Behlül Dânâ'nın camiye gelen değil namaz kılan getirmesi

Bir Ramazan günüydü. Abbasi halifesi Harun Reşid, çok sevdiği Behlül Dânâ hazretlerinden bir ricada bulunur:

– Akşam namazına camiye gittiğinde namaza gelen herkesi buraya getir de onlara iftar verelim.

Behlül Dânâ, akşam ezanı okununca camiye gider. Namaz kılındıktan sonra da beş on kişilik bir grupla Harun Reşid’in yanına giderler.

Harun Reşid şaşırır:

 – Ey Behlül! Ben sana namaza gelen herkesi iftara getir demiştim; ama sen beş on kişiyle geldin. O kadar cemaatin arasından bir sofralık bile adam getirmemişsin.

Behlül Dânâ', Harun Reşid’e der ki;

- Sen, benden camiye gelenleri değil, namaza gelenleri iftara getirmemi istedin. Ben de isteğinizi yerine getirmek için namazdan sonra cami kapısında durup çıkan cemaate hocanın namazda hangi sureyi okuduğunu sordum. Bunu da sadece getirdiklerim bildi. Camiye gelen çoktu; ama namaza gelenler demek ki bunlarmış.

 

DİL-İ BİÇARE

ANLAT DİL-İ BİÇARE'DEN, 
SUN DA İÇSİN YAR ELİNDEN
YANİ HEP BİLİNEN,
ŞEYLERDEN OLSUN
SEN SÖYLE DEDE'NİN
"ZÜLFÜNDEDİR BAHT-I SİYAHIM" BESTESİNİ

MEVLANA'DAN

Hergün bir yerden göçmek, ne iyi,
Hergün bir yere konmak, ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş,
Dünle beraber gitti. Cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi Yeni şeyler söylemek lazım...

NOKTA-I ESRAR

Kur’an’a İncil’e Zebur’a Tevrat’a
İman eden etmiş vahdet-i zata
Biri nefye memur biri ispata
“Lâ, illâ” da, “illâ, lâ” da olamaz
Seyrani